Kürsüde gülümseyen bir yüzle şahsi bir üslüpla biraz fazlaca halk edasıyla fakat küvvetli bir medrese mantığıyla: nükteli şakacı imalı tarizli muhavereli bir tarzda; bazen müsamahalı bazen şiddetli bir eda ile tatlı konuşuyor ama konuşuyordu. Fikrini söylüyordu. İtirazlarını açıklıyor ithamlarını saklamıyor; bir hücum yapılmışsa taşı gediğine koyup lafı döndürüp dolaştırarak cevabını yapıştırıyordu. O güç devrede Meclis'in belli başlı hatibi olmuştu. Garibi şu ki Halkçılar da ona karşı takdir duygularını saklayamıyorlardı:
-Ne adam? Diyorlardı söyleyeceğini kıvamına getirip söylüyor!
Muhalefetle iktidar arasında şiddetli çatışmalar olup Meclis müzakerelerinin devamı tehlikeye girdiği sırada ara bulucu yine o oluyordu