Zorunlu sürgünün ne demek olduğunu en çok Atilla Keskin'in gözlerinde görmüştüm... O susuzluğu... O derin hasreti...
Yıllar önce gittiğim Almanya'da bana "Sen İstanbul kokuyorsun" diyerek sarılmıştı... Tıpkı Deniz'e Yusuf'a Hüseyin'e sarılır gibi...
5 Mayıs 1971'i 6 Mayıs'a bağlayan uğursuz bir gecede uğurlamıştı arkadaşlarını son yolculuklarına darağcına... O gece sadece Deniz Yusuf ve Hüseyin asılmıyordu; bu ülkenin masumiyeti asılıyordu... Hüseyin İnan'ın darağcına giderken ondan son dileği eğer bir oğlun olursa adını İnan koy olmuştu...
Dediğini yaptı arkadaşının... İlk çocuğunun adını Dede İnan koydu... Dede İnan arkadaşlarından ona kalan umut ve inanç dolu bir hatıraydı... Ama ne acı ki yine bir Mayıs ayında yitirdi biricik oğlu Dede İnan'ı...
Artık Mayıs ayı ülkesi olmuştu onun... Başkaldırışı yenilgisi o derin hüznü öfkesi ve büyük bir dönüş özlemi olmuştu...
Atilla Keskin 25 yıl sonra Türkiye'ye döndüğü gün gözaltına alındı. Çok tanıdık geldi bu ona; gözaltında geçirdi ülkesindeki ilk geceyi...
Bu kitapta anlatılanlar işte bu dönüş öyküsüdür...
Cezmi Ersöz