Nazlı Eray'ın kurmaca-anlatılarında kullandığı tekniği rüyaların işleyişi ile büyük bir benzerlik gösterdiği için rüya formu olarak adlandırdık. Sanatçının neden böyle bir biçimlendirmeye gerek duyduğu daha doğrusu anlatısının içeriğinin onu neden böyle bir biçimlendirmeye sürüklediği de son derece önemliydi. Ben kimim? arayışının yanında sonsuz bir özgürlük içinde kendini tanıma kendi gerçeğini bulma arzusu ile yazar bilincin gürültülerine kulaklarını tıkayarak bilinçdışı bir akışa bırakır kendini. Eray'da bu arayış daha çok kendine dönük bir arayıştır. Böyle bir yazma tarzının bir kaçış olduğu ileri sürülebilir. Dünyadan insanlardan kaçış. Ancak yazarın birebir kendi yaşantılarından anılarından izlenimlerinden oluştuğu için otobiyografik yönü olan öykü ve romanlarının içeriği incelenirse başka insanların başka hayatların bu yazılarda bütün canlılığıyla yer aldığı görülür. Kaçış değil tam tersine o kadar önemsenen hayatla uzlaşma ve insanlarla arasında bir köprü kurma isteğinin güçlü bir biçimde var olduğunu sezeriz. Bu nedenle okura açıldığında yazarın iç enerjisi paylaşılan bir enerji olur. Eray'ın eserine sanat niteliği veren esas bu enerjinin iletişimidir.