Siyaset iktidar kavramından ayrılması mümkün olmayan bir toplumsal olgular ve süreçler alanını ifade etmekte ve dolayısıyla iktidar kavramının içerdiği yöneten-yönetilen ayrımının tüm beşerî ilişkilere nüfuz edici niteliğini ve baskıcı eşitsizlikçi potansiyelini de bünyesinde barındırmaktadır.
Siyaseti nesnel ve dolayısıyla sadece gözlemlenebilir olanın açıklanmasıyla sınırlandırılmak istenen bir "bilimsel inceleme alanı olarak tanımlamak isteyen yaklaşımlar; özünde siyaset kavramında içerilen eşitsizlikçi ve baskıcı potansiyelin somut hayat içinde görünürlük kazandığı statükonun meşru gösterilmesi sonucunu doğurmaktadırlar. Siyasete "pozitivistçe" yaklaşım diye adlandırılabilecek bu görüşlere karşılık insanî özgürleşme idealinin dinamizmine bağlı demokratik özgürlük ve eşitlik ilkelerini ciddiye alan bir diğer "eleştirel" yaklaşım ise olguların görünür yüzünün ardındaki baskıcı boyutları açığa çıkarmayı ve siyaseti anılan ideal ve değerleri somut pratik haline getirerek iktidar ilişkisinin baskıcılığını dönüştürmeyi esas almaktadır.
İki Farklı Siyaset pozitivist teori ile eleştirel teori arasındaki bu ayrımın epistemolojik ve felsefî temellerini sorgulamayı ve siyaset teorisinde bu iki farklı yaklaşımın siyaset araştırmalarında nasıl kullanıldıklarını ve kullanılabileceklerini ortaya koymayı ve böylece siyasetin toplumsal eşitsizlikleri ve baskıyı giderici bir insani özgürleşimi projesinin temelinin nerelerde aranması gerektiği üzerine yeniden düşünmeyi amaçlamaktadır.