Sabetaycı olduğu için evliliği olaylı bir şekilde biten Selim iki yaşındaki oğlunu da terk edip ortadan kaybolur. Hali vakti yerindedir ama tekrar ortaya çıktığında o artık sokaklarda yaşayan evsiz bir adamdır. Bu durum onun çocuğunu terk ettiği için kendine verdiği bir mahkûmiyettir aslında. Kendini cezalandırmaktır.
Sokaklarda geçen yirmi yılın ardından Baki'yle tanışması pek çok şeyi de değiştirmeye başlar.
Baki meşhur bir yazardır ve Selim'i bir süredir izlemektedir. İlginç bir hayat hikâyesi olduğunu öğrenmiştir onu evinde konuk etmek ister. Hikâyesini kendi ağzından dinleyip yazabilmeyi ummaktadır. Selim Baki'nin davetini bir şartla kabul eder: hürriyeti kısıtlanmayacak istediği zaman gidip gelebilecektir eve...
Baki Selim'in ilginç hikâyesini yazarken sürpriz gelişmeler olmaya başlar. İkisinin de aslında hiç yaşamadıkları koskoca bir "yirmi yıl" dikilmektedir karşılarında ve bir türlü kapanmayan eski defterler açılmaktadır teker teker...
Sıkı bir dostluk ve kendi kendini sorgulamalarla örülmüş ilişkileri irdeleyen bir roman.
Sabetaycı Selim'in Öyküsü İzmir doğumlu bir Yahudi olan H. Erroll Gelardin'in kanser olmasıyla başlayan ve kanseri yendikten sonra da devam eden yazım hayatında Gölge Asker'den sonra ikinci romanıdır.