"Prof. Heidegger otuz üç yıl sonra da olsa kendisine yönelik ithamlara cevap vererek en azından vicdanını rahatlatmış ve o içi hayli boşaltılan kavramla söylemek gerekirse 'tarihsel sorumluluğunu' yerine getirmişti. Türkiye ise yıllardır 'İstiklâl Mahkemeleri'nde ne oldu? Varlık Vergisi döneminde ne oldu? 6-7 Eylül'de ne oldu? Kahramanmaraş'ta ne oldu? Sivas'ta ne oldu? Başbağlar'da ne oldu? Susurluk'ta ne oldu?' gibi çoğaltılması mümkün soruların cevabını arıyor. Hiç kuşkusuz bütün bu ve benzeri sorulara birtakım 'resmi' veya 'gayriresmi' cevaplar veriliyor hatta verilen bu cevaplara inanılması da isteniyor. İnanılmadığı zaman da bilinen refleksler artık hayli aşina olunan bir üslupla gündeme getirilmekten çekinilmiyor.