İçeri girdik. Kendimizi geniş bir alanın başında bulduk. Karşımızda da yan yana iki kapı vardı. Birinin üzerinde "Sahte Gerçekler" diğerinde ise "Gerçek Hayaller" yazıyordu.
"Umarım beni yanlış anlamamışsınızdır. Ben insanların özgürlüklerine ters bakan biri değilim elbette. Sadece günün modası özgürlüğün çoğu zaman özgürlüğün doğasına bile ters olduğunu düşünüyorum. ...Yani... Özgürlükte bir tür..." deyip dudağını büktü. Söylemek üzere olduğu cümlesinden emin olmak için bir an bekleyip devam etti; "...tutsaklık olabiliyor bazen kimileri için!"
Bir çocukla konuşuyormuş gibi gülümsedi; "İyi olmak hiçbir zaman tek başına yetmez. En azından bu dünyada..." Koskoca okyanuslarda varlığını hiç belli etmeyen gizli akıntıları keşfe çıkmış gibiydim.
Bir insanın karşı taraftan olup da kendisini savunmaya çalışması... Ne de zor!
Bu nasıl bir mutluluktur! Tanrım sen bana bu aklı onu bir kenara bırakma zevkini tatmam için mi verdin?!....
Mehmet Buğra'nın bu romanı şaşırtıcı bir kurgu ile yaşamın dilimlerini ustaca eklemleyerek onları aşkın büyüsü içinde anlam bütünlüğüne taşıyan günümüz insanının açmazlarını şiirsel bir derinlikte sorgulayan sıra dışı çarpıcı özgün bir yapıt.