Celcelutiye 'bedi eşsiz benzersiz' anlamına gelir ve 'Celcelutiye Duası' 'Celcelutiye Kasidesi' 'Kaside-i Celcelutiye' gibi isimlerle de anılır. Hazret-i Ali (r.a.) bu kasideyi Resul-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) derslerinden istifade ederek Arapça olarak yazmış. Yazarken de ebcedcifir hasabını esas almış ve içinde yer yer Süryanice kelimeler kullanmıştır. Üstad Bediüzzaman Risale-i Nur'un çeşitli yerlerinde Celcelutiye hakkında detaylı bilgiler verir.
Bediüzzaman bu eser hakkında 'Risale-i Nur'un menbaı (kaynağı) Risale-i Nur'un Zülfikar'ı' gibi ifadeler kullanır.
Hizbü'l-Ekberi'n-Nuri kainatın bütün alemlerini sayarak Ayet-ül-Kübra'daki hakikatlerin özetle aynısını açıklamaktadır. Veciz bir Arapça üslub ile yazıldığından kainatı tefekkür için güzel bir kaynaktır.
Üstad Bediüzzaman Kastamonu Lahikası'nda Eski Said'in Yeni Said'e inkılap ettiği zamandan itibaren tefekkür mesleğinde gittiği için 'Bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır' sırrını aradığını her bir iki senede o sırrın suret değiştirerek ya Arapça veya Türkçe bir risaleyi netice verdiğini söyler. Arapça telif edilen Katre Risalesi'nden ta Ayetü'l-Kübra Risalesi'ne kadar o hakikat devam edip suretler değiştirdiğini ve en son olarak Hizbü'l-Ekber-i Nuri suretine girdiğini ifade eder.