Küçük bir kız çocuğuyum ben. Beyaz bir elbise giydirmiş annem. Portakal kabuğu kokulu. Şefkat gibi. Kaldırım taşında dengede durma oyunu oynuyorum. Sonra dönmeye başlıyorum. Etekliğim havada benimle birlikte dönüyor. Sarhoş edici bir daire çiziyor etrafımda dünya. Böyle delice devam etmek istiyorum dönmeye. Avucumda bir yığın kalp. Sıkmıyorum düsürmüyorum. Kimsenin kalbini düşürmem ben. Benimkini kim neden düşürsün hem? Yusuf ihsan Efendi ensemden yakalamış beni kedi yavrusu olmuşum ben. Babamın limon ağacının altındaki yavrulardan biriyim demek ki. İnsan kalbi limon ağacı gibidir üşümeye gelmez dediydi.
Akasya ağacının dallarında toplanmış dünyanın bütün sessizlikleri. Yani bütün çığlıktan. Hikâyeleri ve şerbetleri. Öykülerin hepsi kendilerini sessizliğe teslim edivermişter. Her susuş bir şerbete düşmüş. Kokular havada dans etmiş. Ben bir çocuğum. Şefkatinizin şehvetinizi yendiği o yerde insan olmayı insan kalmayı bekliyorum. Sustum ben. Parmaklarımdan kızılcık şerbetleri damlıyor kalbimden çocukluğum.
Elif Ayla kadının aynasına düşen hayattan susmayı susturan kadın sayıklamalarını susan kadının çığlık atan hikâyelerini anlatıyor...