Din iki ucu keskin bıçak gibidir. Kötüye kullanmak din üzerinden gerçekleştiği zaman toplumsal ve ulusal felaketler kapıya dayanmış demektir. Türk toplumu tam bu sorunların yaşandığı dönemlerle karşı karşıyadır. 10-13. yüzyıllar arası Türk insanı İslamiyeti İslamiyet öncesi hümanist barışçı ve evrensel ilkelere göre yorumlamış; Hacı Bektaş-ı Veliler Mevlana'lar Yunus Emre'ler gibi dini insan olma sanatı olarak yoran değerler yetiştirmiştir. Siyasetten grup ve cemaat çıkarlarından ticaret ve tarikat hiyerarşisinden arınmış bireysel ve barışçı dindarlık anlayışı yine Türk insanının bu tarihsel kesitte inşa ettiği din felsefesinin ürünüdür.