idarenin geleneksel faaliyet alanlarının özel kişilerle paylaşılıp özel hukuk rejimine geçiş; öte yandan da kolluk faaliyeti gibi kamusal yetki kullanılan alanlarda özel kişilerden yararlanılarak idare hukuku tabularının yıkıldığı gözlenmektedir.
Bu gelişmeleri idare hukukunun geleceği açısından karamsar değerlendirmelere konu yapmak yerine idare hukukunun kendini yenilemesi için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Gözlenen bir başka gelişme de Kara Avrupası ülkelerinde özellikle 90'h yıllardan başlayarak katılımcı ve şeffaf bir idare sağlamaya yönelik idari usul yasalarının çıkarılmasına koşut olarak idare hukukunun usul ağırlıklı özelliğinin ön plana çıkmasıdır. Türkiye ise henüz idari usule ilişkin genel bir yasal düzenleme yapamamıştır.
İdare hukukunun ülkenin anayasal düzenine sıkı bağlılığı dikkate alındığında yeni Anayasa hazırlıklarının gelecekte idare hukukunda önemli değişikliklere yol açacağı söylenebilir.
Kitabımızın beşinci basımında mevzuat ve yargı kararlarındaki gelişmeleri yansıtmaya çalışırken bazı yeni bölümlere de yer verdik