Bilgi bu bilgiyi saptayan bir malumu gerektiren bir alimi gerektirir. Bilgi alim ve malumun birbirinden ayılamaz üçlülüğü bu üçünü her birinin diğer ikisinin bir ikilibirliği olduğu dairesel ("uroborik") bir mantığın gerekli halkaları olarak ortaya çıkarır. İbn-i Arabi'nin (MS. 1165-1240) tasavvuf öğretisinde Tanrı-insan ikilibirliği C.G. Jung'un (1875-1961) analitik psikolojisinde benlik-ego ikilibirliği ve John von Neumann'ın (1903-1957) kuantum teorisinde özne-nesne ikilibirliği vardır.
Bu çalışmanın öncelikli amacı İbn-î Arabînin tasavvuf öğretisi ile C. G. Jung'un analitik psikolojisi arasındaki çok sayıda sarih benzeşimi gün ışığına çıkarmaktır. Özellikle Alim (bilen) ile Malum (bilinen) arasındaki benzeşim bu iki yaşantı açısından incelenecektir. İbn-î Arabî'nin metapsikolojisi ile C. G. Jung'un deneysel psikolojisinde Tanrı ve insan Benlik (Uhrevi-Ben) ve ego (Dünyevi-Ben) nun nasıl aynı anda aynı birliğin iki yönünü gösterdiğini ve böylece ikilibirlik kavramına geldiğini göreceğiz: Bir yanda Tanrı-insan ikilibirliği ve diğer yanda Benlik-ego ikilibirliği; ya da genel olarak her iki durumda da geçerli olan alimmalum ikilibirliği ve diğer yanda Benlik-ego ikilibirliği; ya da genel olarak her iki durumda da geçerli olan alimmalum ikilibirliği. Buna göre görünürde birbiriyle alakasız hatta zıt olan iki yaşantı alanının yani din ve psikolojinin burada pratik epistemolojik açıdan "ruh ikizleri" olduğu ortaya çıkacaktır.