Şeyyâd Hamza'nın Destân-ı Yûsuf'u 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın başlarında Anadolu'da yazılıp günümüze kadar ulaşabilmiş sınırlı sayıdaki eserler arasında yer almaktadır.
Destân-ı Yûsuf Anadolu sahasında manzum olarak yazılan ilk Yusuf ile Zeliha mesnevisidir. Yazıldığı dönemin din ve fikir hayatını yansıtması ve mesnevi tarzının Anadolu'daki ilk örneklerinden olması bakımından edebî yönden olduğu kadar; Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerden biri olarak dil bakımından da oldukça önemlidir. Eser aynı dönem ve sahadaki diğer telif ve tercümelere oranla anlaşılır; halk meclislerinde rahatlıkla okunabilmesi için edebî sanatlar ve tasvirlerden oldukça arındırılmış konuşma diline yakın yalın bir Türkçe ile kaleme alınmıştır.
Kutsal kitaplarda yer almış olan Yusuf hikâyesi sadece İslam kültürü ve edebiyatına değil diğer kültürlere ve edebiyatlara da konu olmuştur. Kur'an'da baştan sona bir sure ile anlatılmış ve ahsenü'l-kasas 'hikâyelerin en güzeli' olarak nitelendirilmiş hikâye; aşk şefkat kıskançlık hile sabır iftira-yalan pişmanlık gibi duygusal temaları; rüya gibi ruhsal bir konuyu; kader mucize gibi pek çok motifi içinde barındırmaktadır.
Türk edebiyatında bir aşk hikâyesi olarak manzum ve mensur biçimiyle zamanımıza kadar işlenegelen ve her dönemde sevilerek ve beğenilerek okunan ya da dinlenen hikâyenin Şeyyâd Hamza'ya ait olanı üzerinde yapılan bu çalışmayla eserin edebiyat ve dil tarihi bakımından önemi ve özellikleri bir kez daha vurgulanmış oldu.