Hz. Peygamber'in "Ey Abdülmuttalib Oğulları!... Allah bana sizi bu dine çağırmamı emretti. Benim kardeşim vasîm ve halîfem olmak üzere aranızdan hanginiz bu işimde bana yardımcı ve arkadaş olacaktır?..." sorusuna henüz beş yaşlarında olmasına rağmen tereddütsüz "...ben olurum" diyebilen Hazreti Ali aynı zamanda ilk Müslüman olan dört kişiden biri olduğu ve en önemlisi de çocukluğundan itibaren hiç puta tapmadığı için daha sonraları "kerremellahu veche" (Allah yüzünü şereflendirsin) sıfatı ile anılan tek sahabidir.
Hazreti Ali demek ilim demektir; îman demektir; fazilet demektir; feragat demektir; takva adalet ihsan şefkat iyilik güzellik alçakgönüllülük ve nihayet "gerçek kahramanlık" demektir. Hazreti Ali İslâm dünyasında birlik fikrinin müşterek değerler anlayışının ahlâk ve fazîlete dayalı ideal bir toplumun gerçek kılınabilmesi yolunda atılacak adımların tereddütsüz "ilki"dir; kurulacak yapıların "temel taşı"dır; bu hususta açılacak her kapının "anahtarı"dır.
Hemen hemen bütün kaynaklarca itiraf edildiği üzere Hazreti Ali fıkıhtaki derinliği ilmi zühd ve takvası fazileti tevazuu ve kahramanlığı sebebiyle sadece Hz. Peygamber tarafından değil sahabe tarafından da sevilmiş ve takdir edilmiştir. Hazreti Ali daha sonraki dönemlerde de Allah'ın Resûlü'nün emaneti ve "dostu" sıfatıyla yine bütün Sünnî ve Şiî Müslümanlar ile ülkemizdeki Alevî zümreleri tarafından daima baş tacı edilmiştir edilmektedir ve baş tacı edilmeye de devam edecektir