"Yoo. Belki de bunlar olmayacak. Hiç olmayacak. Yalnız bana öyle gelecek. Çünkü aslında onlar galiba zaten yoktular. Hiç yoktular. Bir ayak sesleri vardı. Koridorda her Allah'ın günü boğuk yankılarıyla binlerce kez gelip giden. Onun dışında ne kıvılcım karası gözler vardı ne kalın gözlükler. Ne düz siyah saçlar ne kıvırcık kâküller. Ne beyaz bir ten ne esmer bir yüz. Onları içimin derin ve çarpık aynalarında ben gördüm. Tamamlayamadığım tamamlanamaz bir güzelliğe belki küçük bir nokta daha eklendi böylece."
En doğal en gündelik halleriyle örneğin masa başında otururken pencereden bakarken telefonla konuşurken sokakta yürürken durakta otobüs beklerken yakalanmış hikâye kişileri. Onların zengin iç konuşmaları boyunca hissedilen geniş bir izlek: bir uçta fena duygusu platonik sevda soyut güzellik tutkusu gibi edebiyatımızın geleneksel konuları öbür uçta kendine hayat veren temel değerlerle bağları kesilmiş sancılı bir toplumdan kimi dokunaklı kimi ironik ama daima çelişkilerle örülü kesitler. Hepsinin üstüne Ramazan Dikmen'in yer yer zehir gibi yer yer humorlu ama hep özenli ve işlenmiş hep üslûpçu hep şiirli Türkçesi...