"İçimde serin rüzgârlar mı esmeye başlamıştı ne. İçimde özlü bir toprak keşfetmişti evet apaçıktı bu. "O"na sarıldım kokusunu duyuyordum kör olayım. Kavuşmak için ülkeler geçiyordum besbelli koşarak kan ter içinde fakat nasıl da uçuyordum havada. Derken tuşlara dokunmaya başladım taktığım kağıt üzerinde sözcükler akıyordu. O'nu okşuyor bir dizenin penceresini arıyordum. "Ümit" ediyordum."
"Akşam yine akşam..."
Ötelerden ince bir hüzün gelip karşıma oturuyor. Dokunmayı mı deniyor gövdeye? Dokunuyor da. Yoo geri çekilmiyorum-hani nasıl denir- onun içine doğru eritiyorum kendimi bile isteye şöyle sağa doğru yatarak hafifçe.
Yaratılmış hüzün... Hep yanda taşınan. Gel dedin mi gelir git dedin mi gitmez.