Türkistan Sovyetler Birliği'nin parçalanmasından sonra bütün dünya tarafından dikkatle izlenmiş ve bağımsızlığı izleyen dönemde bu coğrafyada istikrarsızlık bölgesi oluşacağı yönündeki tahminler boşa çıkmıştır. Bölgenin çözüm bekleyen karmaşık meseleleri olduğu doğrudur. Aral Gölü'nün kuruması su kaynaklarının paylaşımı petrol ve doğalgaz kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması demokratikleşme serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci gibi konular bunların sadece birkaçıdır. 1990'lı yıllarda bölge liderleri aralarında geliştirdikleri zirve diplomasisi sistemi ile bu büyük meselelerle birlikte mücadele etmişlerdir. Ayrıca hepsinin temsil edildiği diğer platformlarda da birlikte hareket etmeye gayret göstermişlerdir. Zaman zaman Özbekistan ile Kazakistan arasında bölgesel liderlik yarışı olarak dahi algılanan bir bütünleşme çabası da bu döneme damgasını vurmuştur.
Bu kitapta bağımsızlıktan sonra on yıllık dönem iki açıdan ele alınmaktadır. Birinci kısımda kronolojik olarak bütünleşme süreçleri masaya yatırılmaktadır. Bu süreç içinde karşılaşılan engeller ve liderlerin şahsında geliştirilen söylemler anlatılmaktadır. Kitap Sovyet sonrası dönemde Türkistan liderlerinin neden birlik arayışına girdiklerini açıklamaktadır. Bu bağlamda bir yandan yeniden tarif olunan millî kimlikler ve yeniden yazılan millî tarifler de dikkate alınmaktadır. Bu noktada nihai soru olan millî kimlik inşası ile bölgesel bütünleşme çabalarının nasıl olup da aynı zaman dilimi içinde uygulamaya konulduğuna bu kitapta bir cevap aranmaktadır.