Bu kitapta ağırlıklı olarak öğretmenlik mesleği ve bilincini; eğitim ve dayandığı ideolojiyi; eğitim kurumlarıyla devlet ve egemen sınıf ilişkisini; eğitim felsefesi ve eğitici yetiştirilmesini ele alan felsefeci Atalay Girgin ilk bakışta hayli sert diye algılanılacak bir yargıda bulunuyor. Kitabın adını oluşturan bu yargı biraz daha yakından bakınca geçerliliği olan bir saptama gibi görünüyor. Kitabın bir yazısında da geçtiği gibi umarım bu çalışma birkaç tuğlanın duvardan kopmasına neden olur. Kitaptaki analizlere kaynaklık eden felsefeyle ele alış benimsendiğinde bu dileğimizin gerçekleşmemesi için bir neden kalmayacaktır. Yazara göre konuları felsefeyle ele alış kişiyi başka bir düzeye taşıyacaktır. Yazarın ifadesiyle felsefeci felsefenin neliği gereği ve ona uygun olarak her şeyi kendisine özgürce konu edinebilen sorup sorgulayabilen düşünmesini herhangi bir sınırlamaya ya da icazete tabii tutmadan tutarlı bir biçimde düşünce kılan yani söyleme ve eyleme dönüştürebilen insandır. Hangi meslek olursa olsun önemli olan kişinin yetiştiği koşulların ve çağın ürünü olduğunun farkına varabilmesidir. Eğitimin kişiye kazandırması gereken de farkındalık olsa gerek. Eğitim ve öğretimi birbirinden ayıramayıp bunun da ömür boyu devam ettiğini bildiğimize göre bu kitabı sadece meslekten olanlara yönelik bir çalışma gibi göremeyiz. Bilgi ve öğrenmek kavramları dinlemek ve konuşmak eylemleri üzerine düşünen her kesin ilgiyle okuyacağını umuyorum.
A. Galip