Hal Foster'ın yirminci yüzyılı derinden etkilemiş avangard sanatı ve onun yorumcularını temel alan bir tartışma niteliği de taşıyan Gerçeğin Geri Dönüşü adlı kitabı sanatçının projeden projeye koştuğu alımlayıcının ise bir antropolog gibi sanatçının peşinde çok geniş bir söylemsel alanı tüketmek için çabaladığı günümüz sanat ortamını kendine çıkış noktası olarak alıyor. Ve bu bağlamda yeni avangard olarak anılan 1960'lı yılların sanat etkinliklerinden günümüze kadar uzanan bir çizgide "avangard"ın kendini gösterme ve konumlanma biçimlerine değiniyor. İşte tam da bu noktada şu sorular akla geliyor: Acaba bu çerçeveden bakıldığında günümüz sanatının ölçütleri nedir ya da böylesi hızlı bir dünyada artık bir sanattan söz etmek olası mıdır? Giderek alımlayıcının çağdaş sanata karşı takındığı mesafeli tavrın anlamı tam da burada yatmıyor mu? Foster bu soruları iki temel kavram aracılığıyla yanıtlamaya çalışıyor: travmatik "gecikmiş eylem" ve öznelerarasılığı gerektiren "paralaks". Böylece Foster'a göre çağdaş sanatta yapıt klasik tarihsel bir çizgi üzerinde değerlendirilmekten çok hareket halindeki alımlayıcının algılama anında meydana gelen değişmelere ve gelecekten bakarak kuracağı ötelenmiş bir yorumlama mekanizmasına göre değer kazanıyor.
Ayrıca Hal Foster kendini sürekli tekrar eden bir avangardın ardından Bürger'in de temsilcisi olduğu her şeyi açıklayan "tek kuram" yaklaşımının geçerli olup olmadığını da sorguluyor. Minimalizm ve pop-art gibi örnekleri modernist söylem açısından olduğu kadar postmodernist söylem açısından da değerlendiriyor. Günümüzde sanat tarihi yazımını etkileyen bütün diğer düşünürler gibi Foster da dil felsefesinin ve Lacan-Derrida ikilisinin yapıbozuma uğrattığı "anlam" fikriyle tarihyazımını sorunsallaştırıyor.