"Merkez bankasının ne yaptığı ile ilgilenmemek mümkündür
ancak onun aldığı kararlardan etkilenmemek neredeyse imkânsızdır. Öncelikle merkez bankasının kendisi
kendi kendine iflleyen piyasa mekanizmasının olumsuzlanması olarak görülmelidir. İkinci olarak kapitalist toplumsal
ilişkiler içinde merkezi bir yere sahip olan kredi ilişkisinin gelişkin bir duruma gelmesi ancak merkez bankasının varlığı ile mümkün olmaktadır. Üçüncü olarak merkez bankası sermaye birikim sürecinde ortaya çıkan özel
zararların toplumsallaştırılması sürecinin odağında yer alan kurumdur. Son olarak merkez bankası esas olarak istikrarsız olan ve içsel olarak kriz eğilimlerini içinde barındıran kapitalist sistemin "yönetilmesi" açısından kritik işlevler
yüklenmektedir. Bu bağlamda merkez bankası kapitalist toplumsal ilişkilerin üzerine bina edildiği paranın ulusal alandaki gardiyanı olarak değerlendirilebilir. Merkez bankasının bu rolü kaçınılmaz olarak onu sınıf mücadelesinin odağına yerleştirmektedir. Dolayısıyla merkez bankasının siyasi kontrolün dışında olması ve dar bir şekilde
fiyat istikrarına odaklanması merkez bankası bağımsızlığı yanlılarının sıklıkla belirttikleri gibi "teknik" ve "apolitik" değildir. Merkez bankasının bağımsız olması değerin en soyut formu olan paranın yönetiminin toplumsal sınıfların mücadele alanının dışına çıkarılması girişimi anlamına gelmektedir."