...Tahta bir iskeleye varsak mavi yolun sonunda...
Sen uzansan yüzün göğe dönük dursan öylece...
Bir demlik çayımız olsa süzgeçsiz... Çarıyla çöpüyle yudumlasak anı ben iskeleden salsam denize çok yol gelmiş ayaklarımı ıslak eteklerime yosunlar dolsa alsan eteklerimin yükünü...
Ellerimizin arasında kalan beş on santimlik boşluk dursa öylece. Birbirine karışmayan iki deniz gibi.
Aşk iki yaralının değil iki muktedirin sonuna dek taşıyabileceği kırılgan en değerli yük ve yaşantı değil midir? Öyledir.
Peki ya bu aşk mıdır? Değil. Başka bir şey midir?
O da değil! Peki o zaman ne?