Yaşamsal sürecin doğasını bilen ve düşünen bir insan olarak M. Öz'ün beni etkileyen yanı; anlamsız geçen zamanı ve yoz insanı yadsımış olması yerleşik kurallara başkaldırısı ve uzaysal bilinci kuşanmış olmasıydı.
Diyalektiğin perspektifiyle geçmişe değil sürekli geleceğe bakıyordu. Bu yüzden içinde yaşadığı zamana hep aykırı düştü kendini yalnızlığın şiirine gömdü kimi zaman... Ama insanıl süreci yürümek zorundaydı... Yerinde duramadı. Tuttu tarihi delen-tarihi geçen bir çığlık attı... Bu dinamik çığlık insanı kuran-insanı kurtaran evrensel bir titreşimdi sanki... İşte bu dinamik çığlığın izdüşümünden ışıklı aydınlık bir özeleştiri demeti olan elinizde tuttuğunuz gözlemler doğmuş oldu...
Anlatılabilir olanın ötesine geçmeyen ama yeni insanın üretmek için evriminin dışında bir girişim olmayan bu gözlemlerde şimdiye değin bir bakışla yerde irdelenip incelenmeyen dahası sözü bile edilip irdelenip incelenmeyen dahası sözü bile edilip eleştirilmeyen bir şey var: Kendi yönetsel sistemi içinde örgütlü evrensel bilincin ışıma sürecine girebilen insanın somut ussal göstergesi olan paylaşımın şiirine yürümeye durması... Ve kendi kendini yenileyerek üretmesi...
M. Öz yine de her şeye karşın direnerek gizemli bir duygu yoğunluğu içinde Tales'e tarihe ve diyalektiğe gönderme yaparak bilgece yaşadı... Ve uzaysal bilincin göstergesiyle gerçek insanı devrimci insanı aradı...
-Sami Gürel-