Lütfi öğretmen göreve başladığı ilk günlerde İsmail ağa ve oğlu Halim'den "köyünüzde terbiyeli ve yoksul çocuk var mı?" diye sormuş. Onlar da benim adımı vermişler. Yine bir gün kara sabanın arkasından giderken bir çocuk koşarak yanıma geldi. "Öğretmen seni çağırıyor" dedi. Tarladaki işimi bitirdikten sonra gittim. Öğretmen beni karşısına oturttu:
- Bak oğlum kara sabanın arkasından gitmek sana bir şey kazandırmaz. Sapanı bırak. Diplomanı ve kitaplarını alarak yarın okula gel. Seni yeniden okutacam. Öğretmen okulu sınavlarına sokacam. Öğretmen yapacam seni öğretmen. Onun için çok çalışacaksın çok...
Sevincimden havalarda uçuyordum. Diplomamı kitaplarımı alarak hemen gittim. Öğretmen elindeki kitaptan bir sayfa açarak parmağıyla gösterdiği yeri okumamı istedi. " Okuman çok geri önce okumanı düzeltmen gerekiyor" dedi. Çocuk kitaplarından ve biriktirdiği gazetelerden bir tomar verdi. İlk kez çocuk kitapları ve gazete görüyordum. Gazetey nasıl başlanacağını devamının nasıl bulunacağını öğretti. Bunları çıranın ışığında okumam çok zordu. Gaz lambası olan arkadaşlarımın evlerine giderek okuyordum. Ders çalışmayı da elden bırakmıyordum.
" Bir soğan soyuluyor
Yaşarıyor gözler
Bir hazine soyuluyor
Aldırmıyor öküzler "
Eşref