"Ne güzel geçiyordu günlerimiz. Üzülüyor kırılıyorduk ama yine de mutluydum. Benim can arkadaşımdın. Birlikte daha ne oyunlar oynayacaktık. Bu seferkiler büyüklere yakışır olacaktı. Adam olmaya yaklaşacaktı. Erkek olmuştuk bu kez büyüyecek adam olacaktık. Uçurtmalarımızı uçuracaktık uçurtmalar dolusu gökyüzünde... Özgürce. En yüksekte uçacak meratın semalarına geçecekti uçurtmalarımız. Ama gittin. Hiç gidemeyeceğin kadar uzun bir yolculuğa çıktın. Hayal bile edemeyeceğin kadar uzun..."
O an çok konuşursam yüzümü değiştirdiğim belli olacakmış veya yüzümdeki karalık silinecekmiş gibi hissettim. Ben de sustum ve yürüdüm. Bu kez hareketlerime ve kendime de dikkat etmeye başladım. Ercette olmadığımı aklımdan çıkarmamalıydım. Ama bu bile meratın sokaklarını ve yaşayanlarını büyük bir ilgiyle seyretmeme engel olamadı. Kendimi masallarda anlatılanlar kadar uzak bir yere gelmiş gibi hissediyordum. Buraya gelişim bana büyüleyici ve etkileyici geliyordu.
Yıllarını birlikte geçirdikleri hemen ötedeki yanıbaşındaki; çok ama çok uzağındaki mahalleye özlem. Bu özlemi yıllar süren okulun içindeki ve dışındaki kavgaların azaltamayışı...
İki genç erkeğin gözüyle kavgalarla dolu özlemin hiç bitmediği bir hikâye okuyacak umudu hüznü ve acıyı birlikte yaşayacak belki de geçmişinize kanat çırptığınızı hissedeceksiniz...