Ve simdi beni yanlış anlama. Kişinin hüzün duymaması gerektiğini düşünen birisi değilim; bu genel düşünceyi beğenmem ve eğer bir tercih olacaksa hüzün tercih ederim. Bende hüznün güzel olduğunun bilincindeyim ve gözyaşlarında cesaret vardır. Ama aynı zamanda kişinin umudu olmadığı zaman hüzün duymaması gerektiğini de biliyorum. Bu durum aramızda hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacak mutlak bir zıtlık oluşturuyor. Ben estetik kategorilerde yaşayamam; en kutsal saydığım şeylerin yok edildiğini hissederim. Benim daha yüksek bir ifadeye ihtiyacım var ve bunu etik sağlıyor. Ve işte hüznün ilk olarak kendi gerçek ve derin anlamını kazandığı yer burasıdır. Şimdi söylemek üzere olduğum şey seni şok etmesin; bunu bana karşı kullanma: kendilerine katlanacak kahramanlar herektiren hüzünlerden söz ederken çocukları örnek göstereceğim.