Doğumla başlayan hayat koşusu ölüm finaliyle bitecek ve koşumuzun karşılığı olan ödül bizi bulacaktır. Bir Müslüman olarak kararımız bu hayat yolculuğunun ardından ödülü hak ederek Allah (c.c.)'ımızın sevdiği olmak istiyorsak durmak yok. Hele hele diskalifiye olmak hiç yok. Koşuya kuralına göre devam edeceğiz. Bu kadar kulluk yaptım artık şunu da yapmasam ne olur? demek yok. Yapmanız gerekeni yapacaksınız. Finalde kazanmak için gerekeni yapmak durumundasınız. Görülen o ki bir şeyin hedefine varması o şeyin gereği gibi yapılmasıyla alakalıdır. Biz inanmanın gereğini yapıp yüce Yaratan karşısında yarım bir imanla/yetersiz amelle çıkmak istemeyiz. Müslüman "ilkeli" insandır. Rastgele hayat yaşamaz/yaşayamaz. Hayata vurdumduymaz olarak bakmaz/bakamaz. İstenileni yapar yenilerini yapmanın gayretinde olur. O halde insan düşünmez mi ki Hâkimi mutlak olan yeryüzünün en kaliteli varlığı olan insanı faydasız olarak yaratmaz başıboş bırakmaz. Rahman insana hem yeryüzü halifeliği gibi bir şerefi vermiş hem de sorumlu kılmıştır. Amellerimiz meyvelerimizdir. Çürük/bozuk meyveyi satın almayan tezgâhına koymayan bizler değil miyiz? Amellerimiz bizim manevi elbiselerimizdir.