Takvim öyküsü Rönesansın dolayısıyla matbaanın bir ürünüdür. Matbaa ile birlikte takvim üretimi ve yayımı da hız kazanmaya bu ürüne okunacak metinler konulmaya başlamıştır. Bu metinlerin özelliği okuma alışkanlığı sürecinin henüz başında yaşayan insanlara uygun okumayı sevdirecek yaygınlaştıracak metinler olmasıdır.
16. yüzyıldan itibaren artan okuma gereksinimini karşılamak amacıyla takvimlere tarih ya da yazın eki olarak konur. 1780lerden itibaren aydınlanmayla yaygınlaşır gelişir.
Bazı batılı yazarlar 19. yüzyıldan itibaren bu türe edebi bir nitelik vererek takvim ortamından ayrı yazmaya başlarlar. XX. yüzyılda da bu edebi türün ürünleri takvimden ayrı özgün derlemelerde toplanmaya başlar. Hebel'den Brecht'e birçok yazar halk yaşamından eğlendiren düşündüren konuları takvim öyküleri türünde kaleme almıştır.
Türk yazınında bu türün örneği neredeyse yoktur. İlk kez dört kitap halinde yayınlanan Güz Öyküleri Kış Öyküleri Bahar Öyküleri Yaz Öyküleri ile bu türü batıdaki örneklerinden bağımsız özgün olarak deneyen takvim öyküleri sunuluyor.
Öykü türüne sokulacak metinler yanında anı deneme günce betim söylence türlerini çağrıştıran metinlerin de yer aldığı kısaca anlatıyı bütün olarak kucaklamayı amaçlayan çağdaş yazılar. Hem öykü hem her şey...