Başka bir kimsenin borcunun ödenmesini sağlama olarak kefalet insanlık tarihinde en eski hukuksal işlemlerden birisini teşkil etmektedir. Bundan dolayı -Germen ve Roma gibi eski hukukların hemen hepsinde bol miktarda kefalet çeşitleri bulunmaktadır.
Kredi bu günkü liberal ekonomi düzeni için yaşamsal önemdedir. Kredi sisteminde ise kredinin aracı olarak kefaletin rolü daha bir önem taşımaktadır. Bu nedenle kefalet bu sistemden ayrı tutulmamaktadır. Borçlar Kanunundaki kefalet ilişkisini düzenleyen hükümlerin B. K. mad. 483-503 uygulamada ortaya çıkan sorunlara ve ihtiyaca cevap verecek şekilde çözümler getirdiği elbette söylenemez. Kaldı ki kefaletin tehlikeleri ile kötüye kullanılmalarına karşı verilen savaş. Kefaletin kendisi kadar eskidir.
Kefalet kredi aracı olarak ne kadar önemli ise o kadar da tehlikeli bir hukuksal kurumdur. Gerçekten de kefalet gibi muhtemel olası ödeme borçları bize çok küçük bir yük ve tehlikesi az diye görünürler. Bundan dolayı kefalet altına girmekte öbür borçlardan daha az ölçüde kaygı duyulmakta ve düşüncesiz kefaletlere ve de istenmeyen sonuçlara yol açmaktadır. Kefaletteki tehlikeler ve düşüncesiz kefil olma olgusuyla parlamentolar ve hakimler daima savaşmıştır. Bu cümleden olarak İsviçre Borçlar Kanunun revizyonunda kefalete ait kurumlar ve ilkeler aynı kalmakla beraber düşüncesizce kefillikleri güçleştirme ve kefaletin korunmasını güçlendirmek amacı güdülmüştür. Türk Borçlar Kanunu Tasarısındaki kefalete ait hükümler İsviçre Borçlar Kanununun 1942 tarihinde yapılan değişikliğinin tercümesinden ibarettir. İsviçredeki değişiklik -istismar hariç- geniş ölçüde Federal Mahkemenin Kararlarındaki görüşlerden yararlanılarak gerçekleştirildiği için Türk Hukuku için de -Borçlar Kanunumuz değişmese bile- son derece faydalı olduğu düşüncesiyle Türk Borçlar Kanunu Tasarısının açıklanması ve yorumuna kitapta yer verilmiştir. Zira -yapılan değişikliklerin büyük bir kısmının yasa değişikliğine gerek olmadan mahkeme kararları ile de çözümlenebileceği söylenebilir