Modernist sanat akımının önemli yazarlarından D.H. Lawrence'ın en incelikli en yetkin yapıtı sayılan Âşık Kadınlar İngiltere'nin maden işletmeleriyle ünlü bir taşra kentindeki Ursula ve Gudrun kardeşlerin aşk öyküleri üzerine kurulmuş. Ursula cinsellik konusunda farklı görüşleri olan bir aydına Gudrun ise cinselliği pratik boyutta yaşayan zengin bir sanayiciye âşık oluyor. Bu iki çiftin birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerinde çelişki dolu bir beklentiler yumağının çözülüşünü izliyoruz.
D.H. Lawrence'ın Lady Chatterley'in Sevgilisi ve Gökkuşağı romanları gibi Âşık Kadınlar da ilk yayımlandığında cinselliğe ağırlık veren yapısı nedeniyle sert eleştirilerle karşılandı hatta müstehcen olarak damgalandı. Oysa Âşık Kadınlar iki kardeşin ilişkilerinin yanı sıra alttan alta yazıldığı dönemin kültürel değişimini de yansıtıyor. Kitapta savaştan hiç söz edilmiyor olsa da sanayileşmiş dünyadaki gelişmelerin Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan insan kıyımına yol açtığı ve bu koşullarda kendimize "insan" demenin bir anlamı olup olmadığı sorgulanıyor. Böyle bir ortamda aşk evlilik aile dostluk gibi insanca ilişkilerin gerçek değeri sorusuna yanıt aranıyor