Aydınlanma ancak yaygın ve boğucu bir Boşinanç yaratabilen daha doğrusu İnancı Boşinanca döndürebilen bir ekinsel iklimde doğabilirdi inancını dünyasal putlardan gökyüzüne yükselten ve içinde duyuncun ussallığını olgunlaştırmakta olan bir süreçte değil. Bu yüzden Aydınlanma tipik bir Avrupa fenomenidir çünkü tıpkı karşısavı olduğu Boşinanç gibi henüz yüreğin duyarlığından yoksun olan Aydınlanma da usun eşit ölçüde duyunçsuz belirişidir. Avrupa tarihte aralarında din ve felsefe de olmak üzere tüm birincil ekinsel bileşenlerini dışardan eski uygarlık birikimlerinden ödünç alan başlıca ekin alanıdır. Ama tarihte kestirmelerin olanaksızlığı ölçüsünde daha açık olarak düşünce evrelerinin analitik bir gökten iniyor olmamaları tersine halkların bilincinde kendi eytişimi ile evrimlenen bir süreci anlatıyor olmaları ölçüsünde Doğunun ekinsel bütünü özümsenmekten çok bu yeni ekinin kategorilerine indirgenecek Avrupa bilinci ona yabancı bir ekinsel töze doğal olarak yalnızca henüz yetenekli olduğu kategorileri yansıtacaktı. Avrupa'da ödünç İnanç boş-inanca ve eşit ölçüde ödünç Felsefe de boş-felsefeye dönüşmüş her iki alanda da duyusal ilke doğal vargısına götürmüştür. Boşinanç henüz duyulurun/dünyasalın üstüne yüreğin arı tinselliğine tanrısal gerçekliğin sezgisine yükselememiş hilekarlıktır. Bu tuhaf inanç bu yüzden öte dünyanın değil ama tersine duyulur dünyanın bu dünyanın bir sorunudur ve tam bu özdekçiliği nedeniyle İnancın en kaba ve en yabanıl tinidir engisizyon haçlı seferleri cennetin satılması vb.