Fichte ve Schelling Alman İdealizmi olarak bilinen bir felsefi süreçte Kant ve Hegel arasında Arı Usun Eleştirisi'ni üreten kuşkucu ile Arı Usun Bilimi'ni üreten felsefeci arasında dururlar. Bu düzeye dek çabaları Hegel'in çalışmasında noktalanan Alman idealistleri Kant'ın inanca yer açabilmek için bilgiyi bir yana atan sözde 'felsefesi'ni bir yana atarlar. Çünkü bilmeyen bir felsefe felsefe değildir. Kant'ın konumunun hiçbir tanıtlaması yoktur. Ve hiçbir tanıtlamanın olmadığı yerde hiçbir felsefe yoktur. Yalnızca bulanık bir çocuksu söylem vardır. Ya da bir bilinç bozulması vardır ki orada bundan böyle usun yerini usdışı kapar. Kant'ın usdışına açtığı kapıdan ilkin Schopenhauer ve Nietzsche ve Kierkegaard geçerek insan kavramının bu bütünsel bozuluşuna kuramsal törel ve estetik çürüyüşüne anlatım verdiler ve bu modern kötümserlik ve nihilizm adına Fichte Schelling ve Hegel'in idealizmlerine saldırdılar. Tanıtlama felsefe demektir felsefenin parolasıdır ve felsefe tarihinde ilk kez Fichte kategorileri ussal olarak çıkarsama girişimini başlatır. Tüm kötümser senaryonun tersine insanın Kendisi ile ve Evreni ile barışçıl bir birleşmeye ve eksiksiz bir uyuma yetenekli olduğunu evrende küçücük bir nokta bir hiç olmadığını belirleniminin sonsuz değerde olduğunu anlatır. Öte yandan Doğanın Kant'ın sandığı gibi öznel bir öcü olmadığı kendinde-şeyin yüzeysel bir görüngüsü olmadığı tersine baştan sona nesnel bir ussallık Biçimle kuşatılı ve örülü Özdek olduğu kavrayışı modern felsefeciliğe Schelling'in bir anımsatmasıdır. Bu iki harika insan Henüz Platon ve Aristoteles'e bakmasalar da onlarda bulabilecekleri pekçok şeyi kendi çabalarıyla kavradılar. Daha da önemlisi yürekleri Spinoza'nın Bilgiyi ve Sevgiyi Anlamayı ve Erdemi bir gören sözleri ile atıyordu. Onu romantikleştiren toy boyutu sildiler Goethe'nin hastalıklı olduğunu söylediği romantizmi bırakıp sağlıklı olduğunu söylediği klasisizmi kavradılar. Ama en önemlisini gerçeklik bilinci olarak felsefenin insanın tüm düşünen çağlarının bir birikimi olduğunu bu çabadan bilinçli olarak yararlanmanın doğal ve zorunlu olduğunu Hegel'e dek en sonunda modern felsefi girişimi Eytişim ile tam olarak buluşturan bu en özgür bilince dek kavrayamadılar. Gene de Usun doğasının kuşku değil ama güven olduğunu görerek insana değer vererek onu gerçekliğe ve özgürlüğe değer görerek felsefenin modern dünyada olgunlaşmasına doğru paha biçilmez katkılarda bulundular.