Hz. Peygamber risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş İslâm cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir.
Hz. Peygamber risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş İslâm cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir.
Geçmişin günümüze ışık tuttuğu ve barışın her devirde aynı derecede önem taşıdığı hakikatı başkalarına anlatabilme ve kabul ettirebilmenin bir vecîbe olduğu ve çağımızın genellikle bunalım geçiren insanlığı için gerek barış ve gerekse Hakk'a dâvetin aynı ölçüler içinde ehemmiyet arzettiği dikkate alınacak olursa Rasûlullah'ın sulh ve dâvet noktasındaki tutumlarını bilmek ve ona göre hareket etmek başarıya ulaşmada en müessir yol olsa gerektir. Üzülerek belirtmek gerekir ki asrımızın halkı müslüman devletleri Rasûlullah'ın her sahada olduğu gibi bu sahadaki tatbikatını bilmedikleri veya bildikleri halde onu sadâkatla uygulamadıkları için daima gayri müslim güçlerin tasallutundan kendilerini kurtaramamaktadırlar.