Yunus'un şiirleriyle Batı dünyası ilk kez 1438 ve 1458 yılları arasında Osmanlı zindanında yatan bir İtalyan sayesinde karşılaştı. Bu İtalyan'ın çevirilerini 16. yüzyılın başlarında Martin Luther Erasmus ve Sebastian Franck kendi dillerine aktararak Avrupa'ya tanıttı. Şöyle bir soru akla geliyor: Rönesans'ın bu üç hümanistinin zihinlerine onları zincirlerinden kurtaran düşüncenin ilk tohumlarını onlardan yüz küsur yıl önce yaşayan bu genç Türk şairi bu genç Türk dervişi mi attı acaba?
Pierre Seghers L'Amour Sublime
Martin Luther'in yaşadığı 16. yüzyıl Avrupası ile 13. ve 14. yüzyıl Anadolusu arasındaki benzerlikler yadsınamaz. Beylikler arasındaki siyasal çatışmalara Hıristiyan ve Müslümanların kendi aralarındaki mezhep kavgalarına sahne olan Anadolu'da Yunus Emre'nin şiirleri ağızdan ağza dolaşıyor hoşgörü ve esenlik çağrısı yapılıyordu.
Yüz yılı aşkın bir süre sonra Anadolu'nun yaşadığı bu siyasal erk ve din savaşlarını Avrupa da yaşamaya başladı. Böyle bir ortamda insanları birliğe barışa dinsel hoşgörüye çağıran Yunus Emre'nin evrensel sesi elbette Anadolu'nun dışına da taşacak aradan uzun yıllar geçse de etkisini duyuracaktı.
Osmanlı zindanında yatan bir İtalyan tacirin anıları sayesinde Martin Luther Yunus Emre'nin şiirleri ve düşünceleriyle tanıştı. Böylece hümanizmanın kurucuları; Fransa'da Sebastian Franck Hollanda'da Desiderius Erasmus Martin Luther aracılığıyla ondan etkilendiler.
Avrupa'da Reform ve Hümanizm gibi iki büyük akımın inanç ve düşünce özgürlükleri akımlarının doğuşunda bir Türk ozanının payı olması şaşırtıcı olmaz.
Erdoğan Alkan Fransız yayıncı ve araştırmacı Pierre Seghers'in Yunus Emre üzerine yayımladığı kitabında ortaya attığı bir sorudan yola çıkarak kaleme aldığı bu romanında hümanistleri zincirlerinden kurtaran düşünceleri ve bu düşünce tohumlarının bir Anadolu ozanı tarafından atılışını anlatıyor.