XIX. yüzyıla kadar her hangi bir devlet kuramayan Ermeniler tarihi süreç içerisinde otorite boşluklarından faydalanarak çeşitli isimler altında krallıklar kurmuşlarsa da her hangi bir devlet tarafından tanınmamıştır. En acı zulümlere/işkencelere İstanbul Türkler tarafından fethedilene kadar Bizans İmparatorluğu zamanında maruz bırakılmışlardır. Ermeniler bu yüzden birkaç kez tehcire bile tâbî tutulmuşlardır.
Osmanlı Devleti bürokrasisinde Ermeniler daha çok para ile ilgili işlerde görev almışlardır. Bunun dışında tercüman sarraf ve saray ressamları da Ermeniler arasında yaygın bir bürokratik meslektir. Devlet kademesinde askeriyeden baruthaneye darphaneden tercümanlığa hatta milletvekilliğine kadar pek çok alanda hizmetleri olan Ermenilerin Rum fesadından kısa zamanda etkilendikleri de özellikle belirtilmiştir.
Ermenilerin millet-i sâdıka olarak nitelendirildiği her hangi bir kaynağa tarafımızdan ulaşılamamasına rağmen Rumlara nazaran Osmanlı Devleti'ne daha sâdık oldukları görülmektedir. 1830'dan sonra Rum fesâdına Ermenilerin de karıştığı bu tarihten sonra da Ermenilerden fesâd çıkaranların var olduğu tespit edilmiştir.
Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Ermeniler Osmanlı Devleti'nde sürdürdükleri yaşamı tarihleri boyunca hiçbir devletin egemenliği altında sürdürememişler. Kendilerine Osmanlı Devleti tarafından sağlanan kolaylıklar başka hiçbir devlet tarafından kesinlikle sağlanmamıştır.
Bu çalışmada; Ermenilerin devlet içerisinde ne gibi vazifelerde bulundukları toplumda nasıl kabul gördükleri ne şekilde yaşadıkları dînî inançlarını yerine getirebilme özgürlükleri arşiv vesikaları ve kaynaklara dayanılarak anlatılmıştır.