"Şimdi mutlu musunuz? Huzurlu uyuyabiliyor musunuz geceleri? Artık duymuyorsunuz havlamalarımızı... Rahat mısınız? Rahat olun. Her ay içimizden otuz kadarı ölüyor. Yakında biteriz. Siz de köpek kadar sadık insanlar bulursunuz kendinize!!! Gidin şimdi! Bizi anlatın herkese. Biz ölmek istemiyoruz. Öldürülmek de... Ölülerimizin yanı başımızda yakıldığı fırınlar istemiyoruz. Sabah oynaştığımız beraber koşuşturduğumuz arkadaşların gece ölümünü koklamak istemiyoruz.
Sadece sevgi istiyoruz. Sadece sevgi... Kalmadı mı sizde artık? O zaman bizden nefret etmeyin.
O da yeter..."
Okuyucuların aklına "Neden sokak köpekleri değil de özellikle İstanbul sokak köpekleri?" diye bir soru gelebilir. İster İstanbul'da ister başka yerde olsunlar sokak köpekleri arasında görünürde pek fark yoktur elbette... Ama İstanbul sokak köpekleri her zaman ön plandadır. Buna bağlı olarak sokak köpekleri sorunundan bahsedilirken de çoğu kez kastedilen onlar olmuştur... Tabii ki toplu ve seri itlâflara katliâmlara belki de tarihimizde ilk ve en çok uğrayanlar da... Hâlâ da sokak köpeklerinden bahis açıldığında sözün İstanbul'a getirilmesi olağandır.
İstanbul'da sokak köpeklerini "mes'ele etmenin" ve ortadan kaldırma girişimlerinin tarihî önem arzeden bir geçmişi vardır. Bu işe sultanlar vezirler nazırlar anlı sanlı şehreminleri belediye reisleri karışmıştır... Edebiyat fikir ve basın tarihimizin ünlü simaları bu konularda kalem oynatmış polemiğe girişmiştir...