Dün
Hazel başını adamın omuzundan ayırdı. Gözlerine bakıyordu.
- Söyle bakalım Ali Aşiroğlu beni ne kadar seviyorsun?
Ali bir an sustu. Biliyordu ne dese az olacaktı.
- Benim seni ne kadar sevdiğimi anlatmaya ne dilim ne de kelimelerim yeter Hazel. Ama elimde olsa seni ne kadar sevmek isterdim biliyor musun? Ezan ile namaz arası kadar... Doğduğumda kulağıma okunan ezan öldüğüm kılınan cenaze namazıma kadar her saniye seni sevmek isterdim.
Bugün
Başer Ali'nin haline üzülmüştü. Tedirgin bir halde sordu.
- Ne zamandır görmüyorsun Hazel'i evlat?
- Dünya takvimine göre mi soruyorsun ağabey gönül takvimime göre mi? Bendeki takvime göre bir ömür geçti.
- Belki yeniden bir araya gelirsiniz Ali...
- Bizim kaderimiz ayrı yazılmış ağabey. Bırak bedenlerimizin bir araya gelmesini isimlerimizin baş harfleri yan yana gelse bir acıyı ifade ediyoruz.
Ali odadan çıktıktan sonra Başer önündeki kağıda iki harf yazdı.
''AH''
Peki dün ile bugün arasında yaşananlar neydi?