"Yorganın içinde sapsarı bir baş görmek alışık olmadığım bir durum. Sıcakça yanımda yatıyor. Saçları terlemiş boynuna yapışmış biraz. Yüzünde hafif bir gülümseme var. Bir meleğin masumiyeti içinde derin bir uykuya dalmış. Bense uyuyamıyorum bir türlü.
Yatakta biraz itekleyip kendime yer açayım derken tanıdım Angelika'yı. Dokununca anladım içindeki doluluğu. İçinde çizilecek resimler söylenecek şarkılar olduğunu kuşları kaplumbağaları köpekleri tırtılları köstebekleri çilekli ve limonlu dondurmayı sevdiğini anlamak için büyümüş bir kız olmama gerek yoktu. Bunda anlamayacak bir şey yok. Konuşmanın şart olmadığını görmenin ve dokunmanın daha esaslı bir anlaşma yolu olarak aramızda uzanıp gideceğini hissedebiliyordum. Uyanır uyanmaz bana gülümseyeceğine hemen evcilik oynamaya başlayabileceğimize adım gibi inanıvermiştim."
Bir toprakta yabancı olmak kadın olmak yaşamak yazmak. Ramazanoğlu'nun kadınlık yabancılık ötekilik dışarıda olma hallerini öykülediği satırlar birçok insanlık durumunu gözler önüne seriyor. Şu dünyada hangimizin yabancı hangimizin yerli olabileceğini dahası bu adlandırmaların sahiciliğini imkânını tartışıyor Angelika'nın Alissa'nın Mukadder'in Hüküm'ün ve diğerlerinin hikayelerinde.