Genç Osman akıncılarıyla birlikte surun dibinde beklerken bir gürültü ile meydan karardı burçlar sarsıldı. Kale cephaneliği ateş alıp patlamış; toz-toprak uçuşup havayı kaplamıştı. Genç Osman ve arkadaşları toz bulutunun içinde kaybolmuşlardı. Gözleri kararan padişah: -"Eyvah!" diye bağırdı.
Duman incelmeye başlayınca padişah sancaktarını gördü. Yanındakilere bir şey demeden atını sürdü. Bir taraftan ilerliyor diğer taraftan da kaybetmemek için gözlerini ondan ayırmıyordu. Çünkü başı ve kolları kopmasına rağmen suikastçılara doğru koşuyordu. Etrafındakiler dehşete kapılmış yürüyen şehide bakıyorlardı. Bağrışmalar ağlaşmalar arasında:
"Genç Osman bir veliymiş Genç Osman başını vermeyen bir şehitmiş..." sözleri yükseliyordu. Askerlere aldırış etmeyen Sultan Murat; akıncı beyini yakalamak için atından indi; ama uzattığı elleri yere yığılıp kalan askerine yetişemedi.
Genç Osman şahadet şerbetini içerken akan kırmızı kanı da bu uğursuz toprakları kızıla boyuyordu. 23 yaşındaki genç hükümdarı; başı ucunda durmuş duyduğu acıyla ağlıyordu.
Genç serdar ölürken diyordu ki:
-Yüce Allah'ım! Kendimi bir hiç uğruna değil Sana yaklaşmak için feda ediyorum. Şehit olurken Bağdat'ı Sultan Murat'a; oğlumu Ayşe'mi anamı da Sana emanet ediyorum.