Türk sinemasının prangalarından kurtulması için inşa edeceği yeni ocaklara; o ocaklarda yetişecek yeni tilmizlere ve ustalara ihtiyacı olduğu kesin.Başta modası geçmiş kaba pozitivizm olmak üzere birçok akımdan kaynaklanan takıntı senaryolarımızın kolunu kanadını kırmaya devam ediyor.İdeolojik saplantılar ve yanlış algılanma korkusu görünmez bir makasa dönüşüyor ve hayal gücünü zorlayan hikayeleri de yok ediyor; bütün gücünü hayatın gerçeğinden alan öyküleri de.Hal böyle olunca sinemaya yatırım yapmak isteyen yeni müteşebbislerin bu sektöre sermaye aktarması da zorlaşıyor.Bu sorunu çözmek için sinemanın kendisiyle; daha açıkçası halkıyla barışık olması gerekiyor..