"Rica etsem saçımı okşar mısınız?" bizi anlatıyor... Kalabalıkların arasında kaybolanları kendi değerlerine tutunarak yaşamaya çalışanları sessizce direnenleri anlatıyor. Yürekleri büyük insanları... Yedi günaha iffetsizliğe tamaha öfkeye acımasızlığa kıskançlığa gurura doymazlığa her şeye rağmen elveda diyecek gücü olanları anlatıyor...
Her "cambaz" dediğinde babası itiraz eder "Cambaz değil canbaz" diye düzeltirdi. "Canıyla oynayan manasında... İp canbazına ise rismanbaz denir."
İp durmadan kayıyordu ayaklarının altından... İlerlemek de zordu dönmek de...
Tam ortasındaydı halatın.
İlerlemekten ipin sonuna ulaşmaktan çoktan vazgeçmişti de...
Keşke orada kalabilseydi en azından.
Elindeki denge çubuğu değerleriydi bir bakıma...
Hayat ise ipin kendisiydi sallanıp duran.
Kendisi gibi tüm dikkatini ellerine tutuşturulan "denge çubuğuna" verenler ise düşmeye mahkûmdu...
"Şu anda elinizde bir gazetecinin kitabını tutuyorsunuz.
Mustafa Mutlu kardeşimin kitabını...
Arthur Miller 'Bir terzi için kumaş ne ise bir yazar için de gerçek odur' demişti.
Bu söz belki de en çok Mustafa'ya yaraşır.
Bu kitapta tepkili bir yüreğin fısıltılarına ve çığlıklarına tanık olacaksınız."
Zülfü Livaneli