Buğday başağı gerçekte kokmaz. Duyulan sadece toz toprağın kokusudur. Yani kabuğunun kokusu tıpkı yaşadığımız hayatın görünen yüzü gibi. İçindeki gerçek kokuyu asla bilemez insan ta ki önce un sonra da müthiş kokular saçarak dönüştüğü ekmek olana kadar.
Buğday içindeki gizi saklar dışarıya göstermez. Görmek isteyenin zahmete katlanıp o mucizevî dönüşüm yolculuğuna çıkması gerekir. Ancak o zaman insanlık tarihi kadar eski bir sırra vakıf olunur.
İnsan gibi onun dış görünüşü ve içindeki sırları gibidir buğday. Kabuklara bakar insanları yargılarız. O kabuk hayatın sadece dışıdır. Özü ise içerde gizlidir. O öze varmak ise bir yolculuktur zorlu bir yolculuk. Sabırlı olmaktan geçer. Sevmekten vazgeçmeden o güzelliği içinde yaşatmaktan geçer. Başına gelen her şeyi sevmekten başka bir çaba istemez yol ne kadar zorlukla dolu olursa olsun?