Eğer yaşıyorsam söz dinliyorum demektir. Bari sözün en yüksek yerden gelenini dinleyeyim...
***Şefkat sevgi merhamet duyabilirim elbet ama nasıl güvenebilirim ki acıkan susayan şehvet duyan ölen ve ölmeyi kabullenen insanoğluna?
*** Ölümün kalın siyah çerçevesini yerleştirerek bakıyorum hayatın büyük şeyler vaat eden şuh resmine; çoğu şey anlamsız şekiller olarak kalıyor ama istisnasız her şey haddini biliyor bu çerçeveyle...
***Mekanikte olaylara karışandı insan; elektronikte ıskartaya çıkmış düğmeye basmaktan başka işe yaramayan iri gözlü biçare bir tanrıcık. Ve onun saçına iliştirdiğimiz bu şaşkın papatya...
***Bizim aşkı çağırışlarımız bir Eldorado Neverland düşüydü; Kuytu kutsal bir tapınağın yamacında karşımıza çıkıp kulağımıza hayatın sırrını fısıldayacak vahşi ve heybetli hayvandı aşk... Bütün bavullar hazırdı. Ve tırnağımızın ucuyla itebileceğimiz denli anlamsızdı aşksız hayat. Lakin biz o uykudan hiç uyanmadık. Yola bile düşmedik hiç.
***Ölüm de kim oluyormuş aşk varken!