İstanbul... Kültür Başkenti... Binlerce yıllık geçmişi zengin hikâyeleri binbir çeşit kültürüyle bu unvanın gerçek sahibi.
İşte şimdi hem herkesin hem de hiç kimsenin kenti oluşunun romanıyla karşımızda!...
Tolga Gümüşay büyük bir merak ve ilgiyle gözlerini Galata'ya çevirmiş. Onun tüm zamanlarını insanlarını hikâyelerini yani incelikli araştırma ve gözlemlerinin sonucunda edindiklerini ustalıkla aktarıyor. Okur romanın sayfaları arasında gezinirken Galata'da dolaştığı hissine kapılıyor.
Roman Semih ve Bay Albert'in Galata'nın geçmişine yaptığı yolculuklarla bir macera havasına bürünüyor ve okura soluksuz bir okuma serüveni sunuyor. Onlar geçmiş ve bugün arasında gidip gelirken Ermeniler Rumlar Yahudiler Ruslar Fransızlar ve Türklerin sesleri birbirine karışıyor. Romanın kurgusu içinde yolu Galata'dan geçen herkes bir bir okurun gözlerinin önünden geçiyor. Sait Faik'ten Madam Bella'ya Neyzen Tevfik'ten Yorgo Zarifi'ye Horoz Corci'den şair Chenier'e kadar... Ne ki Galata saydığımız bunca isme karşın romanın başrolünü kimselere kaptırmıyor.
Hiç Kimsenin Kenti ayaklarını bugüne basıyor olmakla birlikte azınlıklar İstanbul'u terk edene kadarki devrin devrin insanlarının o insanlar çevresinde örülü büyülü bir yaşamın romanı...