Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olan Bursa'nın çekirdeği durumundaki Hisar'ın klasik Osmanlı dönemindeki durumu ele alınmıştır. Hisar yıkıcı muharebeler olmaksızın teslim alındığından Bizanslılarca inşa edilen şekliyle Osmanlılar'a geçmiştir. Rumlar'ın boşalttığı şehre Türkler'in yerleştirilmesinin ardından öncelikle devlet erkânınca başlatılan imar faaliyetleriyle Hisar kısa zamanda Türk-İslâm çehresi kazanmıştır. Surlarla çevrili olmanın sağladığı güven duygusunun da etkisiyle burası kent büyüyüp genişledikten sonra bile elit kesimce tercih edilen bir yerleşim birimi olma özelliğini sürdürmüştür. Bu yüzden Hisar'ın kurulup gelişmesinde katkısı olan aileler aynı zamanda Bursa'nın tarihinde rol oynamış önemli şahıslardan meydana gelmişlerdir. Yerleşim alanı olarak gördüğü rağbetin neticesinde ev yapacak arsa bulunması gitgide güçleştiği için dikey yapılaşma hız kazanmaya başlamıştır. Giyim-kuşam ya da mutfak kültürü gibi unsurlar pek tabii şehrin diğer kesimlerinden kayda değer bir farklılık arz etmemiştir. Ancak okullaşma oranındaki yükseklik nedeniyle eğitim-öğretim alanında Hisar bir parça önde görünmektedir. Bünyesinde bulunan darphane saray gibi kamusal mekânlar da onu diğer semtlerden ayıran unsurlardır. Sonuç olarak denilebilir ki Hisar Bizans ve Osmanlı kültürlerinin iç içe geçtiği gerek sahip olduğu kurum ve kuruluşlarıyla gerekse de sakinleriyle Bursa'nın müstesna bir semti olmuştur.