Tatyana gün boyunca aralıksız çalışıyor akşamları da neredeyse bir yaşına gelen oğluyla oynuyordu. Geceleri ise yatağının kenarına oturup bir yandan ciğerlerine açık camdan akdeniz havasını çekiyor diğer yandan boynunda asılı olan alyansıyla oynuyordu.
Amerika'ya geleli yaklaşık bir sene olmuştu. Yirmi bir yaşına bastığı gün Ellis'teki odasında Antony'yi doyurduktan sonra Sovyetler Birliği'nden geldiğinden beri ilk defa siyah sırt çanfasını eline aldı. Önce Alman yapımı dolu tabancayı çıkardı ardından Bronz Atlı kitabını Rusça-İngilizce sözlüğünü tek fotoğrafını evlilik fotoğ-raflarını ve Alexander'ın asker şapkasını teker teker yatağının üzerine koydu.
Tam o sırada çantanın en altında Alexander'a ait olan Sovyetler Birliği Kahramanlık madalyasını buldu. Gecenin bir yarısında bulduğu bu madalyaya uzun bir süre gözünü ayırmadan baktıktan sonra koridora çıkarak bir süre de ışığın altında inceledi ve bir hata yapıp yapmadığından emin olmaya çalıştı...
Düşünmeden edemiyordu eğer Alexander öldüğünde boynunda bu madalya varsa şimdi hala boynunda olması gerekmiyor muydu?
Bu destansı aşk ve savaş hikayesinde Tatyana 18 yaşında hamile ve dul bir kadındır ve savaş yüzünden yerle bir olmuş Leningrad'tan kaçarak kendine Amerika' da yeni bir hayat kurar. Fakat geçmişi onu rahat bırakmaz. Kocası Binbaşı Alexander Belov'un hala yaşıyor olduğuna ve dahası ona ihtiyacı olduğuna duyduğu inanç Tatyana'da takıntı haline gelmiştir.
Bu sırada Amerika' dan çok uzak bir kıtada Alexander geçici bir süreliğine idam cezasından kurtulmuş ceza taburundaki diğer askerlerle Avrupa'ya doğru ilerlemektedir. Her dakikasında ölümle burun buruna geldiği günlerde umutsuzca da olsa tek dileği Tatyana'yı son bir kez görebilmektir...