".......Birden trenin camındaki ay ve yıldızı gördü. İçinde ılık ılık bir şeyler kıpırdadı... Başına kalbine ruhuna doğru bütün benliğini ebediyen saran sevinç ve gurur dalgasının yayıldığını hissetti. Dışarısı karanlık ve sükunet doluydu gecenin yarısı... Bu sessizlikte istasyona yayılan bir erkek sesi çınladı küçük çocuğun kulaklarında...
"Hadi yahu kalkalım artık!"
Bu kelimeler bütün damarlarını sevgi ile titreştiren kan akışı gibi dalga dalga içine yerleşti. Bu sadece bir ses değildi. Hasretini çektiği ait olduğu yerde bulunmanın vatanında olmanın getirdiği duygusallık ve güvendi...
Bir düdük sesi... Sonra trenin tiz sesi...
İşte o zaman iyice anladı... Türkiye'deydiler... Trenin camında ilk defa gördüğü ay yıldız ve şimdiye kadar duymadığı sözcükler... Ama bizden kendimizden bir cümle...
Ayak burunlarının üzerinde kalkarak kompartımanın penceresinden baktı. Evet burası Edirne İstasyonu'ydu... Üsküp - Edirne hattında çalışan Sırp treninden inip Edirne - İstanbul arasında çalışan Türk trenine camlarına ay yıldız işlenmiş kendi ülkelerinin trenine binmişlerdi... Coşkuları dinmek bilmiyor yürekleri sevinçten uçacakmış gibi atıyordu. Bu yoğun duygularla gözlerine uyku filan girmedi. Bütün gece bakışlarını trenin camındaki ay yıldızdan hiç ayırmadan; mutlu umutlu gülümseyip durdular... Anavatanında olmanın huzuru ve sevinci tüm hücrelerine yayılmıştı..."