Doğanın önemli bir parçası olan insan bir yandan yaşamını daha iyi koşullarda sürdürmek gayretiyle ait olduğu dengelerin kendi iç dünyasında derin etkiler bırakmasını da önleyememiştir. Yıpratılan doğanın insan ruhunda bıraktığı izler "doğaya özlem" duygusu olarak kendisini göstermiştir. Bu özlem ressamların tuvallerine yansıttıkları manzar resimlerini farklı bir çerçeveye oturtmaktadır.
Yaşadığımız topraklar üzerindeki tarihi ikiyüz yılı aşkın bir zaman dilimine denk düşen resim sanatı bizde Avrupa'da olduğu gibi figürsel anlatımlarla değil manzara resmiyle başlamıştır. Manzara ülkemizde toplumsal evrelere koşut biçimde geliştiği ve sanatsal kimlik arayışlarımıza farklı bir açıdan tanıklık ettiği için sanat tarihimiz açısından da özel bir önem taşımaktadır.