İyileşebilmek için 'Abalı Dede Türbesi'nde rüyaya yatan insanlar arasında başlayan bu roman çeşitli rüyaların bir örgü gibi birbirine geçmesiyle şaşırtıcı bir biçimde parçalanmış bir otobiyografiyi oluşturuyor. Belleğin karşı kıyısından bakılan yaşamın yalnızca rüyalarda yükü hissedilen eski bölümlerini kapsayan bir otobiyografi. İçinde birçok rüya kişisini barındıran bu türbe belki de içinde yaşadığımız dünyanın ta kendisi. Şoför Sulakyurtlu Kazım'ın gündüzle geceyi ayıran o çizginin üstündeki garip serüvenleri İstanbul'u rüyasinda gören adamın anlattıkları Alfred Jarry'nin burjuva toplumunu tekmeleyen oyunu 'Kral Übü' Tanrı Ciguri ile başbaşa konuşmalar anılarını yitiren bir insanın duyduğu o şampanya sarhoşluğu gibi hafiflik kırmızı ışıklı geçmişe sıkışımş bir garsoniyer odası kendi cenazesini taşıyan bir ölü ve Arthur Rimbaud'nun o ürpertici sözü: "Gerçek yaşam yok. Biz dünyada değiliz." Elyazması Rüyalar içindeki insanları ile roman okunup bittikten sonra da sürüp gidiyor Tıpkı yaşam gibi.