"Esra'nın Ersin'den sonra Erdal'la birlikte olduğunu polis muhabirlerine kim anlatmıştı? Veya polislere? Erdinç insanların özel yaşantılarının polisin eline düşmesi karşısında dehşete kapılırdı. İnsan bedeninin 'suç sayılan eylemleri'nin vb. polise düşmesinden çok daha ızdırap verici çok daha gayrı insaniydi insanın sadece kendini ilgilendirdiğini düşündüğü hayat ayrıntılarının kesitlerinin sorgu odalarında işkencehanelerde hücrelerde uluorta ellenmesi zedelenmesi. Ya da polis muhabirlerinin daktilolarına sokulup uçlarında uğursuz harfler taşıyan ince metal çubuklarla dövülmesi."
Türkçe edebiyatta siyasî polisiyenin parlak örneklerinden biriyle karşı karşıyayız. Dahası yeni gelişen bu türün öncü örneklerinden biriyle.
Polisiye entrikanın berisinde bir kuşağın geçmişiyle ve kendisiyle hesaplaşmasının gerilimi var Bekle Dedim Gölgeye'de. Arkadaşlık ahlâk ve sadakatle ilgili iktidar tutkusuyla ilgili her kuşağın yeniden keşfetmesi gereken veya belki her kuşakta yeniden yitirilen değerlerle hesaplaşma var. Bir cinayetin arkasındaki muammanın ürpertisi insanın hayatındaki anlamı kaybetme endişesinin ürpertisiyle katlanıyor. Aynı zamanda herhangi bir anlamla arasında köprü olan aşkın ürpertisiyle.
Nasıl oluyor da Titanic sapasağlam dururken koca koca buzdağları birer birer batıyor?
"İyi polisiye iyi edebiyattır" sözüne birinci dereceden delil sunan bir "siyasi-polisiye" roman.