İktisatçılar arasında sık sık söylenen bir deyiş vardır. İktisat iktisatçılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir diye. Her şakada bir doğruluk payı vardır derler. Gerçekten de üniversitelerimizde öğretilen ekonomi kuramları ile yaşamda karşılaştığımız pratik ekonomi gerçeği arasında bazen dağlar kadar fark var gibidir.
Bir açıdan ekonomi pratiği ile ekonomi bilimi arasındaki ilişki tiyatro ile benzerlik gösterir. Ekonomide sahne yaşanan hayat ve bu hayatın içinde oluşan ekonomik ilişkilerdir. Ekonomi bilimi ise sahnede sergilenen olaylara bakarak bunları yönlendiren senaryonun ne olduğunu anlamaya çalışır. Bu kitap ekonomi biliminin bu uğraşında ne kadar başarılı olduğu ile ilgili.
Önce ekonomi teorisini ve bunun dayandığı varsayımları inceliyor. Ardından teorinin ve ekonomi biliminin dayandığı varsayımların gerçek hayattaki piyasa ilişkilerini anlamada niye yetersiz kaldığını irdeliyor. Bu irdeleme sürecinde ekonomi ile politika arasındaki ilişkilere insan davranışları ve psikolojisi ile ekonomik kararlar arasındaki yakın etkileşimlere diyalektik bir yaklaşımın piyasa gerçeğini anlamada niye önemli olduğuna değiniliyor.
Kitabın son bölümleri ise dünyadaki son gelişmelerin ekonomiyi anlamamızda ne gibi değişikliklere yol açabileceğini Türkiye'nin niye serbest bir piyasa ekonomisini etkin şekilde işletemediğini ve bunun tarihsel nedenlerini ele alıyor. Bu yapısıyla kitap yalnız öğrencilere dönük bir ders kitabı değil. Bunun ötesinde ekonomi ve piyasa gerçeği ile yaşamda her gün karşılaşan herkese bir şeyler verme amacında.